Atatürk’ün Hayalindeki Doğu: Atatürk’ün Tunceli’de Spor ve Eğlence Merkezi Projesi / Sinan Meydan Atatürk, 1937’de Tunceli’ye yaptığı geziden sonra Celal Bayar, Şükrü Kaya, Ali Çetinkaya, Kâzım Orbay ve Abdullah Alpdoğan ile Elazığ İstasyonu’nda bir toplantı yapmıştır.
“1. Arazi, su, hava bakımından barınılması güç olan bölgeler halkının daha iyi şeraiti haiz yerlere nakli teemmül edilmeli ve mali külfet tahmin edilerek tespit edilmelidir. 2. Pertek arazisi iyidir. Tedavi keyfiyeti nazarı dikkate alınmalı. 3. Büyük kesif köyler yapılmalı ve kültürü temin edilmelidir. 4. Maden amelesi olarak kaç aile naklolunabilir? 5. Münferit dağ köylerini toplayıp ovalara teksif edilmeli. 6. Girlayik’te pancar mıntıkası tesis ederek dağlıları ovaya indirmek lazımdır.” Görüldüğü gibi Atatürk ve arkadaşları Tuncelilileri yerlerinden, yurtlarından sürmeyi, köyleri içindekilerle birlikte yakmayı planlamamışlar; sağlıksız, eğitimsiz, yoksul ve aşiret reislerinin baskısı altında yaşayan insanları sağlıklı, eğitimli, zengin ve güvenli bir yaşama kavuşturmak için proje geliştirmişlerdir. Arazisi kötü olan bölgelerdeki insanların daha iyi şartlara sahip bölgelere gönderilmesi, dağ köylerindeki insanların ovalara indirilmesi gibi önlemler bölge insanını daha iyi yaşam koşullarına kavuşturmak amacı taşımaktadır.
Göç ve iskân planları ilk başta sadece 2000 kişiyle sınırlıdır. Bu sayı daha sonra 7000’e çıkmıştır. 1939’da bu sayının 12.000’e yaklaştığı anlaşılmaktadır. 28 Temmuz 1938 tarihli bir belgeye göre Doğu illerinden göç ettirilenler Batı’da İzmit, Karabük, Zonguldak gibi sanayi ve maden sektörlerinin yoğun olduğu yerlere ve iyi tarım yapılan Erzincan’a yerleştirilmiştir. Yani hükümet, Doğu halkını hem ağaların zulmünden hem de yokluk ve yoksulluktan kurtarmıştır. İnsanları iş bulup geçimlerini rahatça sağlayabilecekleri yerlere göç ettirip yerleştirmiştir. Hükümet, batıya sevk ettiği ailelere ev, toprak, pulluk ve hayvan vermiştir. 1947 yılında, yani İsmet İnönü’nün “Milli Şefliği” döneminde CHP’nin zorunlu İskân Kanunu’nu kaldırmasıyla 8228 kişi Tunceli’ye geri dönmüştür. 3500 kişi ise Tunceli’ye dönmeyi tercih etmeyerek batıda kalmıştır. Atatürk’ün Hazer Gölü Projesi
Atatürk’ün Hazer Gölü’nün eğlence ve spor amaçlı olarak düzenlenmesini istemesi üzerine bir imar planı hazırlamak için gerekli hava fotoğrafları çekilip yetkili makamlara sunulmuştur. 4. Umum Müfettişlik, yapılan bu çalışmaları Temmuz 1938 tarihli bir raporla Başbakanlığa sunmuştur. Doğu’nun her bakımdan kalkınmasını amaçlayan Güneydoğu Anadolu Projesi de Atatürk’e ait bir projedir. Projenin ilk adımları 1930’ların sonlarında atılmıştır. Atatürk, Diyarbakır, Malatya, Elazığ ve Tunceli gezisinde yanındaki Sabiha Gökçen’e, nasıl bir Doğu hayal ettiğini şöyle ifade etmiştir: “İnsan ömrü yapılacak işlerin azameti karşısında çok cüce kalıyor Gökçen... Geçtiğimiz yerlerde fabrikaları görmek istiyorum, ekilmiş tarlalar, düzgün yollar, elektrikle donanmış köyler, küçük, fakat canlı, tertemiz, sağlıklı insanların yaşayabileceği evler, büyük yemyeşil ormanlar görmek istiyorum. Gürbüz çocukların, iyi giyimli çocukların yüzleri sararmamalı, dalakları şiş olmayan çocukların okuduğu okullar görmek istiyorum, İstanbul’da ne medeniyet varsa, Ankara’ya da ne medeniyet getirmeye çalışıyorsak, İzmir’i nasıl mamur kılıyorsak, yurdumuzun her tarafını aynı medeniyete kavuşturalım istiyorum. Ve bunu çok ama çok yapmak istiyorum. Dedim ya, insan ömrü çok büyük işleri başarabilecek kadar uzun değil. Mamur olmalı, Türkiye’nin her bir tarafı müreffeh olmalı... Devletin yapamadığını, millet; milletin yapamadığını devlet yapmalı. Her şeyi yalnız devletten ya da her şeyi yalnız milletten beklemek doğru olmaz. Devlet ve millet ülke sorunlarını göğüslemede daima el ele olmalıdır. Ben yapabildiğim kadarını yapayım, sonra ne olursa olsun, benim kitabımda yok. Geleceği, geleceğin Türkiyesi’ni düşünmek görevim. Bir iş aldık üzerimize, bir savaşın üstesinden geldik, şimdi ekonomik alanda savaş veriyoruz, daha da vereceğiz... Bu heyecanı yaşatmak, hu heyecanın ürünlerini görmek lazım.” Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da fabrikalar, ekili tarlalar, düzgün yollar, elektrikli köyler, tertemiz, canlı ve sağlıklı insanların yaşayacağı evler, gürbüz çocuklar ve büyük yemyeşil ormanlar görmek isteyen Atatürk’ün en büyük amaçlarından biri doğusuyla batısıyla bütün Türkiye’nin kalkınmasıdır. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir,” diyen Atatürk, Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan tüm Türkiye halkını her bakımdan kalkındırmak için hiçbir ayrım yapmadan vatanın her bölgesine çok önemli yatırımlar yapmıştır. Atatürk’ün genç Cumhuriyeti’nin Türkiye’nin diğer bölgeleri gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerini kalkındırmak için yaptığı yatırımlar, asırlardır bölge halkını sömüren feodal unsurların; ağaların, şeyhlerin ve şıhların tepkisini çekmiştir. Genç Cumhuriyet’in bu yatırımları devam ederse bölge halkı üzerindeki nüfuzlarını tamamen kaybedeceklerini düşünen bu feodal unsurlar, Türkiye’yi bölüp parçalamak isteyen ayrılıkçı unsurlarla anlaşarak genç Cumhuriyet’e başkaldırmışlardır. Genç Cumhuriyet’in “çağdaşlaşmaya” yönelik devrimlerini “dinsizlik” olarak adlandırıp bu yönde propaganda yapan feodal unsurlar, bölgede yapılan yolları, köprüleri, santralleri tahrip ederek karakollara saldırmışlardır. İşte, 1937-1938 Dersim İsyanı böyle bir ortamda patlak vermiştir. Not: Atatürk'ün Doğu politikası. Doğuya yaptığı yatırımlar ve Dersim isyanı konusundaki bilinmeyenleri son kitabım El-Cevap’ta bulabilirsiniz. (Sinan Meydan, El-Cevap, inkılap Kitabevi, 2013.) Sinan MEYDAN, “Bütün Dünya”, Şubat 2014 sinanmeydan@butundunya.com.tr | |||
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |